3 Mart 2017 Cuma

Sporun Cazı

Tenis ilgiye hasret
Tenis; dünya çapında futbol ve basketboldan sonra en yüksek seyirci sayısına sahip spor dalı. Ancak Türkiye’de tenis, dünya genelinde sahip olduğu hayran kitlesine ulaşabilmiş değil. Bu başarısızlığın temel sebeplerinden biri bakımsızlık ve doğurduğu etkenler…
TED'de bulunan bakımsız bir tenis kortu
Tenis kortlarının bakımsızlığı tek bir başlık olarak görünse de doğurduğu etkiler birçok alt başlığın oluşmasına sebep oluyor. Sporcu sağlığı, başarısı, tenise olan ilgi bunlardan sadece birkaçı…
Tenis sporu 1800’lü yılların başında İngiltere’de doğmuştur. Türkiye’ye ise ilk olarak 1900 yılında İngiliz elçilik çalışanlarının aracılığıyla gelmiştir. Ülkenin ilk tenis kortu 12 Ağustos 1910 tarihinde İstanbul, Moda’da açılmış, kortun açılışıyla birlikte İngilizler “Challenge Cup” adını verdikleri ilk tenis turnuvasını gerçekleştirmişlerdir. Bu turnuvayı, K.WHittall-F.Whitenhouse çifti finalde galip gelerek Türkiye'de düzenlenen ilk tenis turnuvasını kazanmıştır.

Kort zeminin durumu
Teniste kort zeminleri ve bakımları
Tenis üç farklı zemin türünde oynanır; sert zemin, toprak ve çim. Toprak zeminde top yavaş ve omuz hizasında sekerken, çimde hızlı ve bel hizasında seker. Sert zeminde ise top, zeminle birleşmesinden faydalanarak hız kazanır ve yükseğe sıçrar. Zeminler arasında bakımı en zor olan zemin, çimdir. Bunun sebebi topun sekiş hızı ve yüksekliğinin, çimlerin uzunluğuna göre değişmesi ve kort ıslandığı takdirde zeminin kurumamasıdır. Çim kortta oynanan maç esnasında yağmur yağarsa zeminin kurumasını beklememek ve oyunun uzun süre durmaması için oyun alanının üstü örtüyle kapatılır. Toprakta ise sıcaklık ve nem oranı çok önemlidir. Yüksek nem oranı zaten ağır olan kırmızı toprak kortu daha da ağırlaştırabilir. Bu sebeple toprak kortta birkaç turnuva hariç maçlar gece oynanmaz. Bakımı için sadece özel süpürgeyle toprağın korta eşit olarak dağıtılması yeterlidir. Üç farklı zemin türü arasında bakımı en kolay olan sert zemindir. Zeminler; sağlık, seyirci kitlesi gibi unsurları etkilediğinden dolayı oldukça önemlidir. Sert zeminin toprağa göre en belirgin farkı zeminin hızlı olması ve bu sebepten sakatlıklara daha fazla yol açmasıdır. Sert zeminde kaymanın diğer kortlara kıyasla daha zor olması nedeniyle diz başta olmak üzere diğer sakatlıklar daha fazla yaşanır. Diğer bütün alanlarda olduğu gibi sporda da en önemli faktörün sporcu sağlığı olduğu düşünülürse özellikle sert zemin bakımı en önemli unsurdur. Kortun yapıldığı malzemenin standartlarının korunmaması, zeminde yer yer çatlakların oluşması, çizgilerin kayması oyunun kalitesini ve seyir keyfini düşürürken, sakatlıkların önünü açıyor. Tenis oyuncuları oyun stillerini zemine göre belirler. Raket seçimlerini de bu doğrultuda yaparlar. Öyle ki bazı oyuncular toprak kort turnuvalarına katılmazken, bazı oyuncular ise çimde turnuva oynamaz. Bu duruma en önemli örnek tenis tarihinin gelmiş geçmiş en iyi oyuncularından; tüm zamanların en çok Grand Slam kazanan ikinci oyuncusu PeteSampras (14 Grand Slam sahibi) çim zeminin en iyilerindenken, toprak kort sezonunu boş geçirmesi gösterilebilir.

Merkez korttaki tribünlerin hali
Profesyonel “olmayan” tenis
“Türkiye’de tenis” başlığı düşünüldüğünde akla gelen yalnızca iki spor kulübü var; Enka ve TED. Bu kulüpler dışında lisanslı tenisçi olmak bir hayli zor. Nüfusu 77 milyon olan ülkede lisanslı tenisçi sayısı 36 bin civarında. Futbolda bu sayı 420 bin. Ülkedeki lisanslı sporcu sayısı ise 820 bin. UEFA’nın yaptığı kulüpler sıralamasında ilk yüzde dört Türk takımı bulunmasına karşın, ATP ve WTA’nın dünya sıralamasının ilk yüzünde herhangi bir Türk sporcu bulunmuyor. İstatistiklere de yansıdığı gibi profesyonel anlamda tenis sporu oldukça düşük seviyelerde. Belediyeler ve siteler de tenis imkânı sunuyor ama sunulan alanlar adeta futbol maçı alanı olarak kullanılıyor. Belediyelerin ve sitelerin sunduğu kort imkânı yalnızca sert zeminden oluşuyor. Profesyonel teniste dahi kort bakımı düşük seviyelerdeyken, profesyonel olmayan tenis alanlarında bakım yok denecek kadar az. Türkiye’de profesyonel anlamda ya da hobi amaçlı tenis oynanabilecek yegâne profesyonel alanlardan TED ve Enka’da kortlar son derece eski, bakımsız ve sakatlığa yol açabilecek durumda. Standart olmayan tenis saha ölçülerinin yanında, zeminde oluşan çatlaklar ve bazı kortlardaki zeminin beton olması kort kiralama bedeli ve üye aidatı yüksek olan derneklerin yalnızca “zorunluluktan” kullanılmasına yol açıyor. Spora elverişsiz olan zeminlerde yer yer oluşan su birikintileri ve çöp yığınakları (plastik atıklar, kullanılamaz tenis topları, kurumuş yapraklar) oyunu zorlaştırırken, sakatlık riskini arttırıyor. Bunun dışında tenis izlemeye gelecek olan seyirciler için de durum pek parlak değil. Zeminden kaynaklanan bu olumsuz etkenler seyirci perspektifinden bakıldığında seyir zevkini ortadan kaldırıyor. Seyirci koltukları da kortlar gibi su içinde ve aynı zamanda çöplerden kaynaklı fazlaca hijyensiz. Tenis sporu seyirci bakımından diğer sporlardan ayrılır. Seyirciler maçı sessizlik halinde oturur vaziyette seyreder

Maliyet yükseldikçe sporcu azalıyor
     Tenis sporunun gelişim ve gidişatında kulüp, altyapı, tesis bakımı, sporcu sağlığı ve temizlik önemli etkenler. Ancak Türkiye’de bu etkenlerin etkisini geride bırakan şey maliyet. Türkiye’de tenis oynamak için gerekli olan; raket ve top fiyatları çok orta gelirli aileler için çok pahalı. Tenis kortunun saatlik ücreti ortalama 150 TL (kort kirası, ışık ve ısıtma dahil). Ders ücreti de saatlik 150- 200 lira dolaylarında. İyi bir raket fiyatı Türkiye’de ortalama 600 lira, bir topun fiyatı ise dört lira, Profesyonel olmak isteyen bir genç oyuncu haftada en az 100 yeni açılmış topla antrenman yapmak zorunda. Çünkü turnuvalarda maçlar, dokuz oyunda bir değişen yeni toplarla oynanır. Yeni açılmış bir topla eski topun farkı barizdir. Çünkü yeni açılmış bir tenis topu vakumlu kutudan çıkarılır. Yani yeni açılmış bir top eski topa oranla çok daha hızlıdır. Bu yüksek ücretler, ekonomik durumu fazla iyi olmayan ailelerin çocuklarının profesyonellik şansını yok denecek kadar azaltıyor. Bu sebeple tenis Türkiye’de elit kesimin yaptığı ve izlediği bir spormuş gibi algılanıyor. Hâlbuki Avrupa ülkelerinde dünyanın önde gelen tenis oyuncuları, çoğunlukla ülkenin yoksul bölgelerinden çıkıyor. Avustralya, İngiltere, Fransa, A.B.D. Sırbistan gibi ülkelerde tenis kulüpleri oyuncularına tenis oynamak için imkân ve gerekli spor malzemelerini sağlıyor. Amerika’nın Los Angeles kentinin Compton Mahallesi’nde tenise başlayan Serena Williams ve kardeşi Venus Williams bu duruma verilebilecek en iyi örneklerden biridir. Serena kadınlar tenis tarihinin gelmiş geçmiş en iyilerinden biridir. Kardeşi Venus ise birden çok Grand Slam finalinde ablasına rakip olarak ondan geri kalmadığını kanıtlamıştır.

70 milyonda dört artı Avşar kızı
      Türkiye’de tenis; kulüp, altyapı, bakım, maliyet vs. sebeplerden dolayı geniş kitlelere hitap edemiyor. Her biri, birbirinden bağımsız ve çözümü kolay olan sebepler 117 yıllık ülke tenis tarihinde henüz çözülebilmiş değil. Sadece 30 bin lisanslı sporcunun gönül verdiği bir spor dalı olan teniste bu sayı, kulağa azımsanmayacak gibi gelse de ülke nüfusuna oranla çok düşük kalıyor. Tenisin var olduğu diğer ülkelerle kıyaslanınca da varılan nokta açıkça görülüyor. Marsel İlhan, Cem İlker, İpek Soylu ve Çağla Büyükakçay son yıllarda Türk tenisinin aşama kaydetmesine yol açsa da dördü de şu an için sıralamada ilk yüzde değil. 70 milyonda dört rakamı zaten kendini yeterince iyi yorumluyor. İşleri profesyonel spor olan bu kişilerden daha çoksa Hülya Avşar tenis sporuyla anılıyor.

Foto Haber: Hakkı Türkoğlu
Fotoğraflar: Hakkı Türkoğlu



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder